Herkese Merhaba,

“Eyvah! İş Arıyorum” isimli yazımda bir İK’cı olarak 2 ay öncesine kadar İşe Alımcı koltuğunda otururken, masanın karşı tarafına geçmenin tuhaf tecrübelere sebebiyet verdiğinden bahsetmiştim. Şimdi size, iş arama sürecine girdiğimden beri birkaç kez yaşadığım bu deneyimin detaylarından bahsetmek istiyorum.

Evde PC başındayken ya da dışarıda arkadaşlarınla vakit geçirirken bir anda telefonun çalar, telefona bir bakarsın bilmediğin bir numara, aklından hemen o düşünce geçer; “iş görüşmesi için aranıyor olabilirim, hadi bakalım.” Bingo, seni arayan kişi, birkaç gün önce iş ilanına başvurduğun şirketteki meslektaşındır. Kendi ekibi için bir çalışma arkadaşı aramaktadır. Bir İK’cı da olsan, neredeyse gelebilecek tüm soruları tahmin edebiliyor da olsan, ertesi gün katılacağın görüşmeye mutlaka hazırlanman gerekecektir. Çünkü o da senin bu işin inceliklerini bildiğini biliyor ve seni şaşırtmak belki biraz da zorlamak istiyor. Ayrıca unutmamalısın ki, 3 yıldır sen onun koltuğunda adayları değerlendiriyordun, şimdiyse değerlendirilme sırası sende.

Hem kendinle ilgili kişilik/tecrübe analizlerinin, hem görüşeceğin şirketle ilgili yaptığın araştırmaların üstünden geçerek görüşmeye hazırlanıyorsun. Nefis bir uyku çektikten sonra ertesi gün, jilet gibi giyinip mülakat saatinden tam 10 dakika önce şirkette hazır bulunuyorsun. Biliyorsun ki, 10 dakika önemli 🙂 Muhtemelen bir süre bekletiliyorsun, ardından toplantı odasına alınıyorsun ve verilirse başvuru formunu doldurup seninle görüşecek İK’cı ya da İK’cıları bekliyorsun. Heyecanlanman normal, sonuçta o işi istiyorsun ve gelecekteki ekip arkadaşlarını ya da müdürünü bu konuda ikna etmen gerektiğini biliyorsun.

Göz teması, gülümseme ve sıkı bir el sıkışma ile selamlaştıktan sonra mülakat başlıyor. Bu sefer süreci yöneten karşındaki İK’cı, sense onun yönlendirmelerine göre yol alıyorsun. En kurumsal sesinle, gelebileceğini tahmin ettiğin sorulara cevap vermeye başlıyorsun. Gözlerinin içine bakarak ve kendinden emin bir tavırla kendini ve tecrübelerini anlatmaya devam ediyorsun. Aranızdaki iletişim çok önemli. Çünkü biz İK’cıların işe alımında en büyük fark, bu ön görüşmenin aslında bir nevi ikinci görüşme olması. Gelecekteki ekip arkadaşını ve çoğu zaman müdürünü ilk görüşmede tanımana imkan veriyor.

Mülakat devam ederken bir anda farkediyorsun ki; Aman Allahım İşe Alımcı koltuğunda oturan kişi sanki sensin. Jest ve mimiklerini senin gibi kullanıyor, adayı senin yöntemlerinle rahatlatıyor ya da geriyor, senin sorduğun tarzda soru soruyor, şirketini ve görev tanımını senin gibi anlatıyor, senin gibi gülümsüyor ve tıpkı senin gibi karşısındaki adaya hiç renk vermiyor 🙂 Ee tam da bu esnada dikkatin biraz dağılmıyor değil, ama sen İK’cısın çabuk toparlanıyorsun.

Eğer aranızda bir uyum yakaladıysanız, görüşmenin ilerleyen dakikalarında iki meslektaş sohbetine dönüşebiliyor bazen mülakat. Hatta esprili bir şekilde, “Bir işe alımcı olarak masanın karşı tarafında oturmak nasıl bir duygu?” şeklinde sorular bile gelebiliyor 🙂 Bu da işin en keyifli tarafı. Mülakatlarda her zaman adayın rahatlatılmasından yana bir iK’cı olarak, hoşuma giden bir şeydir bu sohbet olayı.

Neyse mülakat tamamlanmak üzere iken, her şey yolunda gidiyor gibi görünüyor. Çünkü İşe Alımcılar mülakat esnasında tüm adaylara güler yüzle pozitif tavır sergileyip, aday hakkındaki düşüncesiyle ilgili herhangi bir tepki vermezler. Bir ipucu arıyorsun ama yok, tam emin olamıyorsun. Senin gibi diğer İK’cı adayların da varlığını düşünerek %50-%50 ihtimalle, bir İşe Alımcı olarak sana sorulmasını istediğin birkaç soruyu da sorup, yine gülümseyerek odadan çıkıyorsun.

Görüşme bitip şirketten ayrıldıktan sonra her adayın yaptığı gibi sen de düşünüyorsun, “Aday koltuğunda nasıl görünüyordum acaba?”. Ancak itiraf etmeliyim, diğer adaylardan farklı olarak, kendini değerlendirmeden önce İşe Alımcıyı değerlendiriyorsun 🙂 gerçekten bunu yaptığımı farkettim. “Girişi benim gibi yaptı.”, “Bence şu soruyu mutlaka sormalıydı.”, “Verdiğim cevaptan yola çıkarak bu soruyu iletebilirdi.”, “İş tanımını detaylı bir şekilde anlattı.”, “Şirketi çok iyi temsil ediyor.” vb. sonuçlarla kendince not veriyorsun meslektaşına 🙂 Bu düşüncelerden sonra kendini dışarıdan bir gözle değerlendirme fırsatı bulabiliyorsun. E bu kısım da sana kalsın.

Ne ilginç gündü ama 🙂

Katıldığınız mülakatın sonucu ne olursa olsun, her görüşme bir tecrübe. Hem İşe Alımcı, hem aday, hem de İşe Alımcı-aday için 🙂

Sevgiler.

Share This:


0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.