Herkese Merhaba,

Bir süredir blogger kimliğimden uzak kaldım, bu defa iş yoğunluğundan ziyade aile içinde yaşadığımız yoğunluk sebebiyle sizlerle buluşamadığımı belirteyim.

Bugün fırsat bulmuşken, ilgiyle takip ettiğim yeni nesil danışmanlardan biri olan Ozan Dağdeviren’in bir süre önce denk geldiğim yazısından esinlenerek, işbirliğinin ortaya bir şey (bu bir fikir de olabilir, fikrin ürüne dönüşmesi de, bir proje de) çıkarmadaki öneminden bahsetmek istiyorum. Biraz da rekabetin önüne geçmesi gerektiğinden.

“Birlikten kuvvet doğar” sözünü boşuna söylememiş atalarımız. İlk insandan beri bu durum süregelmiş. İnsanlık tarihi topluluk şeklinde organize olarak medeniyetler halini almış, birlikte hareket ederek gelişmiş. Bireyler birlikte, tek başlarına ulaşabilecekleri başarılardan daha büyük başarılara imza atabiliyorlar. Bir düşünün, bu güne kadar hangi ürün tek bir kişinin eseri olarak ortaya çıkmış? Bir kişinin ortaya attığı fikrin ürünleşmesi, birden fazla insanın emeğiyle gerçekleşir.

İdeal çalışma sistemlerinde, şirket içindeki ekip çalışmasının gerekliliğini sürekli olarak vurguluyoruz. Bildiğiniz gibi, bu ekip çalışması gerek aynı bölüm çalışanlarının birbirleriyle uyum ve beraberlik içinde çalışmalarını, gerekse bölümler arası işbirliğini ifade ediyor.

Peki sizce ne kadarımız tamamen işbirliği içinde çalışmayı becerebiliyor?

Emin olun hala birçok şirket içerideki rekabeti güçlendirmek adına, doğru bilinen yanlışları uygulamaya devam ediyor. İyi bir gözlemciyseniz bulunduğunuz ortamlardaki sessiz rekabeti farkedersiniz. Şirketin yararına olan bir projenin, sırf fikir başka bir bölümden çıktığı için gelişmesine engel olan çalışma arkadaşlarıyla karşılaşabiliyorsunuz maalesef. Ya da fikrini bireysel çaba ile bilgi saklayarak tek başına hayata geçirmeye çalışan bir arkadaşınızın başarısızlığına tanık olabiliyorsunuz.

Çalışma hayatında işbirliğini rekabetin önüne koyamamamızın bir sebebi, eğitim sistemimizin insanları bireyselliğe itmesidir. Bireysel başarı odaklı yetişen bir nesil, şirkette performans değerlendirme sistemi, ödüllendirme süreci, yönetici havuzları gibi şirket içi yarışmayı ve bireysel başarıyı destekleyici uygulamaları öne çıkarıyor. Hem işbirliği içinde çalışmak gerektiğini vurgulayıp hem de rekabetçi bir sistemin içinde bocalayan insan, sonuçtan çok sonuçsuzluk elde ediyor.

Şirket içi ve bölüm içi rekabetin arka planda kalıp işbirliğinin hüküm sürmesi, yönetici davranışlarıyla sağlanabilir. Bölüm çalışanları, yöneticisinin kendi ekibiyle ve diğer bölüm yönetici ve çalışanlarıyla olan işbirliği içindeki ilişkisinden etkilenerek kendilerini ve takım ruhunu geliştirmeye çalışır. Bu davranış zamanla kurum kültürü halini alarak, şirket içi işbirliği, şirketin temel değerlerinden biri haline gelir. Sonunda başarı ve üstünlük kaçınılmaz olur.

Günümüz çalışma ortamında birey olarak hayatta kalmak için rekabet etmek gerek elbet, fakat ben rekabetin kendimizle olması gerektiğine inananlardanım. Çevre değişim ve yeniliklerini takip ederek, her gün daha iyisini yapmak adına kendimizi geliştirmek önceliğimiz olmalı. Tek rakip olarak kendimizi görmeliyiz. Aynı çatı altında, aynı amaç uğruna dirsek dirseğe çalıştığımız arkadaşlarımızı değil.

Kısa vadede ekibe, uzun vadede ise şirkete zarar verecek, rekabetin işbirliğinden üstün olduğu düşünce tarzından uzaklaşmak gerekiyor.

İşbirliği içinde birlikte geliştiğimiz günler dileğimle,

Mutlu haftasonları…

Sevgiler.

 

Share This:


2 yorum

Ferhat Vurmaz · 31 Temmuz 2017 19:04 tarihinde

Selam Cansu,
Sevdim bu konuyu 🙂 Aslında satırların arasında bir öbeği cımbızla çekip aldım. “Sessiz rekabet”. Kulağa ne kadar hoş geliyor demi 🙂 2 sene boyunca sabahları günaydın bile demeyen kişilerle çalıştığım oldu.Ama gece yarılana kadar beyin yakan işlerle, zevkle çalıştıklarım da. Şuan hepimiz ayrı yerlerdeyiz ama birilerinin sadece adı kaldı birilerinin mesleğimizde bıraktığı izler, tecrübeler. Takım oyunun sadece anlık değil, uzun vadeli etkileri vardır. Farklı tecrübeleri, bilgileri ortak bir sepette birleştirmek gibi. Birde yüzümüze boyaları sürüp ego savaşlarına girmek var. Hangisi kazanır sence. 🙂

    Cansu · 3 Ağustos 2017 09:47 tarihinde

    Ferhat Selam,
    Kesinlikle işbirliğinin kazanması gerektiği yönündeki düşüncemi savunacağım tabi 🙂 fakat bazen kendimiz, bazen şirketimiz, bazen de yöneticimiz tarafından bu gibi rekabet ortamının içine sürüklenebiliyoruz. En az hasarla bu ortamdan çıkabilirsek ne mutlu bize 🙂 ekip arkadaşlarımızın olumlu katkılarının artması dileğimle, yorumun için teşekkürler.

Cansu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.