Herkese Merhaba,

Bu sıcak yaz gününde havuz veya deniz ihtimaliniz yoksa, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmak pek de mantıklı olmayabilir 🙂 Ben de böyle bir planım olmadığı için evde hazırladığım Ice Latte’m eşliğinde bir şeyler karalayım dedim. Özür dileyerek mesleki bir yazı yazmak istemediğimi belirtmek istiyorum 🙂

Uzun zamandır kitap önerisinde bulunmadığımı hatırladım. Gerçi eskisi kadar kitap okuyamıyorum maalesef, ama bu kitap akıcı diliyle okuyucuyu alıp götürüyor. Kendinizden çok şey bulmanız da cabası…

Önereceğim kitap; birçoğunuzun bildiğini düşündüğüm psikoterapist Jasmin Lee Cori’nin Annenin Duygusal Yokluğu kitabı.

Kitabın giriş cümlesi; Hayatta çok az deneyim annelerimize duyduğumuz hisler kadar derindir.”

Öyle ki, daha anne karnında iken başlayan bu derin bağ kaç yaşına gelirsek gelelim hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Bizi biz yapan tam olarak annemizle olan ilişkimize dayanıyor.

Yazar, “Annesi varken bile eksiklik hisseden, buna rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş annesiz çocuğa…” ithaf ettiği bu kitabı 3 kısma ayırmış:

    1. Çocuklar annelerine neden muhtaçtır

    İlk kısımda, iyi annelik ve bağlanma stilleri üzerine bilgiler edinerek duygusal ihmale uğrayıp uğramadığımızı net bir şekilde anlayabiliyoruz.

    1. Annelik yaparken işler ters gidince

    İkinci kısımda ise, deneyimler ve örneklerle annemizle yaşadığımız ilişkinin bizi nasıl etkilediğini, çocukken neleri deneyimleyerek duygusal ihmal ve istismar yaşadığımızı görebiliyoruz.

    1. Annenin açtığı yaraların iyileştirilmesi

    Üçüncü kısım ise, içimizdeki çocuğu iyileştirmek üzere destekleyici bilgileri anlatıyor. Henüz bu bölümü bitirmedim, fakat buraya kadar olan kısımlar bile çok kıymetli.

    Kitap 362 sayfa ve anlatımı öyle rahat ki su gibi akıyor. Etkilenip altını çizdiğiniz, durup düşündüğünüz, farkındalıkla aydınlandığınız ve bazen gözünüzden akan yaşı tutamadığınız anlar olabiliyor tabii 🙂

    Kitabı okurken insanlara ve olaylara verdiğim tepkilerin, çocukken annemle olan ilişkim tarafından tetiklendiğini fark ettim. Fark ettiğim bu şeyi, kıymet verdiğim bir arkadaşımla kitap hakkında konuşurken desteklemiş oldum. O da aynı şeyi fark etmişti ve bu durum ikimizin karşılıklı ilişkisini dolaylı olarak etkilemişti.

    Kitap sayesinde zaman zaman anneme hissettiğim öfke duygusu da azaldı, o da duygusal ihmale uğramış bir çocuktu büyük olasılıkla ve bildiği tek annelik yöntemi bu idi. Artık bir yetişkin olduğuma göre, içimdeki çocuğun yanında olması gereken ideal ebeveyn benim 🙂 Kitabın temel amacı da bu; bireyin kendine odaklanabilme içgörüsünü geliştirmek ve psikologların söylediği gibi kendine yeniden ebeveynlik kavramını hayata geçirmek.

    Kitap şu cümle ile sona eriyor; Bir annenin doğasının ve enerjisinin, çocuğunu inanılmaz derecede etkilediğinden şüphe edebilir miyiz?”

    Annenin hayatımızda ne büyük bir öneme sahip olduğunu düşündüğümde, Cemal Süreya’nın söylediği bu söz aklıma gelir ve her duyduğumda beni çok etkiler.

    “Beni öp, sonra doğur beni.”

    İşte annenin duygusal varlığına duyduğumuz ihtiyaç tam olarak Süreya’nın dediği gibi…

    Kitabı başucunuzda bulundurmanız ve okuduktan sonra sevdiklerinize tavsiye etmeniz dileğimle…

    Sevgiler.

    Share This:


    0 yorum

    Bir cevap yazın

    Avatar placeholder

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak.