Bilindiği gibi, insan hayatı sınırlı bir zaman dilimini ifade etmektedir. Ve bu zaman diliminde sadece iş hayatından bahsetmek mümkün değildir. Çalışmanın yanı sıra, her insanın farklı düzeylerde – ailesi ve arkadaşları ile vakit geçirmesi, seyahat etmesi, kendini geliştirmesi, eğlenmesi, uyuması, spor yapması vb. – öncelikleri vardır. Birey, çalışma hayatından arta kalan zamanlarda tüm bu önceliklere yer vermek ister. (İş kolikleri bu sınıfın dışında tutuyorum, çünkü onlar bu önceliklerin farkına varamayanlardır.)

Burada iş ve yaşam dengesi kavramı gündeme gelmektedir. Çalışanların büyük çoğunluğu için iş ve yaşam dengesinin kurulması, sağlıklı ve başarılı olmanın önemli bir kaynağı olarak görülmektedir. Buna karşın, şirketlerde benimsenen yoğun çalışma temposu ve çalışanların aşırı iş yükü, iş ve yaşam dengesinin kurulamamasına ve çalışanların kendilerine zaman ayıramamalarına sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar da, çalışanların iş – özel yaşam dengesizliği yaşadığını destekler niteliktedir. İş ve yaşam dengesizliğinin sonuçlarına yönelik Families and Work Institute tarafından yapılan araştırmaya göre, aşırı iş yükü altında ezilen çalışanlar, işlerini yaparken daha sık hata yapıyor, çalıştıkları şirkete, yöneticilerine ve iş arkadaşlarına karşı öfke duyuyor, stres yaşıyor, hatta işten ayrılmayı düşünüyorlar. İş – özel yaşam dengesizliğinin, çalışanların uzun vadede önemli bir sağlık sorunu haline  gelebildiği bile söylenmektedir.

Günümüzde, şöyle bir algı ve bence yanılgı bulunmaktadır: “İş / şirket başarısının sırrı çok çalışmaktır.” Şirketler, çalışanlardan daha fazla verim sağlamak için, bireyin gün içerisinde işine harcaması gereken optimum süreden daha fazla zaman harcamasını istemektedir. Evet, bu durum başlangıçta yapılan işin miktarını ve şirket verimliliğini artıracaktır belki, fakat uzun vadede yapılan iş miktarı arttıkça – çalışanlar, çalışma saatlerinin fazla olması nedeniyle, yorgunluk ve moral bozukluğu hissedecekleri için – işin kalitesi düşecek ve bu durum şirket gelişimine negatif etki yaratacaktır. Böylesi bir sonucun, şirketler ve yöneticiler tarafından istendiğini düşünmüyorum doğrusu. Bu anlamda, şirkette aracı kurum olan İK’cılara büyük görevler düşmektedir.

Peki, nedir bu görevler? Şirketlerde, iş ve yaşam dengesinin kurulabilmesi için ne gibi çalışmalar yapılabilir dersiniz?

  • Kaliteli zaman geçirme, iş ve özel yaşam arasındaki etkileşim, zaman yönetimi vb. konularda eğitimler düzenlenebilir.
  • Şirketlerde her çalışanın farklı önceliklere sahip olduğu bilinerek farklı yaklaşımlar geliştirilebilir.
  • Daha esnek ve çalışanların özel yaşamındaki ihtiyaçlarını destekleyecek uygulamalar benimsenebilir.
  • İş yükünü azaltıcı planlı çalışmalar ile eve iş götürme ya da fazla mesai uygulamalarının engellenmesi sağlanabilir.
  • İş yerinde, stres azaltıcı ve motivasyon artırıcı eğlenceli / rahatlatıcı molalar uygulanabilir. Vesaire..

Bu tarz çalışmaların şirketlerde etkin ve başarıyla yürütülmesi gerekmektedir.

Kısaca, insan kaynağının öneminin kavranmış olduğu bugün, çalışan sağlığı ve mutluluğu açısından iş ve yaşam dengesinin kurulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çalışan birey, bir işgünü sonrası özel yaşamına vakit ayırabilir ve bu vakti istediği şekilde değerlendirebilirse, bir sonraki gün işyerine tabiri caizse zımba gibi gelebilir. Kendisini yenilenmiş ve mutlu hisseden çalışan, performansını artırarak işlerini çok daha verimli ve kaliteli yapacaktır. Böylece, uzun vadede hem şirket hem de çalışan kazanmış olacaktır (Kazan / Kazan felsefesi).

Unutmayalım ki, hepimiz insanız ve her insanın bir sınırı vardır. Bu sınırı bilmeli ve ona göre davranmalıyız. Önce anlamak, sonra anlaşılmak için biraz empati lütfen!

İnsanın değerinin daima bilinmesi dileğiyle,

Şimdilik hoşçakalın..

Share This:

Kategoriler: İK

3 yorum

Gökhan Yılmaz · 14 Nisan 2012 10:48 tarihinde

Merhaba Cansu hanım,paylaşım için teşekkürler.Ülkemizin kanayan yarasına temas etmişsin..Ülke genelinde üzülerek söylüyorum ki ne ik departmanlığı bulunmakta nede işyerleri kurumsallaşmış durumda..
Çalışanlardan verimlilik ve başarı bekleniyor ama çalışanların motivasyonu,sosyal hakları,ücretleri ve diğer yan hakları konusunda olsun bir vurdumduymazlık,ihmal ve kasıt bulunmakta..Umarım bu ileride düzelir.

Sevgi ve saygılar 🙂

    cnserdgn · 14 Nisan 2012 11:02 tarihinde

    Teşekkür ederim Gökhan Bey, maalesef haklısınız. Bazı yöneticiler ve şirket çalışanları tarafından düşüncelerim ütopik olarak görülse de, olması gerekeni vurgulamaya çalışıyorum. Umarım gün gelir düzeliriz, bizim gibi düşünen insanların çoğalması ve düşüncelerini uygulama fırsatı verilmesi ile. Değerli yorumunuz ve katkınız için teşekkür ederim 🙂

      Gökhan Yılmaz · 14 Nisan 2012 11:10 tarihinde

      Rica ederim Cansu hanım 🙂 statülerimiz ne olursa olsun çalıştığımız kurumlarda sorumluluklarımız altındaki çalışanlara robot gözüyle bakmadığımız sürece bir sorun çıkmayacaktır.:) Evet bizim gibi düşünenlere genelde hafif bir alaycı ifade ile burun kıvrılmakta..Ne diyeyim hayır diyeyim hayır olsun 🙂

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.