Özlediğim okurlarım merhaba,

Bildiğiniz gibi, Personel Yöneticileri Derneği’nin düzenlediği Geleneksel İnsan Yönetimi Kongresi’nin 20.’si 3, 4, 5 Ekim tarihlerinde gerçekleşti bu sene. Yıllardır haberdar olduğum, her defasında katılmak istediğim, fakat davetiyemin olmaması sebebiyle katılamadığım bu kongreye bu sene katılma şansına sahip oldum. Bunu sizlerle paylaşmak içinse tam 1 ay bekledim 🙂 tamamen vakit bulamamaktan. Benim için unutulmaz bir deneyimdi.

Per-Yön Kongresine, İK Müdürümüz Selin Hanım ile birlikte katıldık. İkimiz de farklı seminerlere katıldık ki daha çok şey görelim, öğrenelim sonra da birbirimizle paylaşalım diye. İlk olarak TAV Havalimanlarının Ceo’su Sani Şener’in etkileyici konuşmasına tanık olduk. Sani Bey, öngörüsü yüksek mükemmel bir insan yöneticisi/ekip lideri. Ekibi sayesinde TAV’ın nasıl bugünlere geldiğini anlattı, tam bir başarı hikayesi.

Daha sonra Selin Hanım’la farklı oturumlara geçtik ve ben Engin Emre’nin Zafer Yolu Deneyimi seminerine katıldım. Haftalık plan yapmanın Pazar gecesi stresini yok ettiğini öğrendim, bence bu çok değerli bir bilgi Pazar akşamlarının zehrolmaması için 🙂 organizasyonel farkındalığın, bireyin kendisini ve çalışma arkadaşlarını yaptıkları işlerle bütün olarak görmekle sağlandığını öğrendim. Birey işyerinde ne için çalıştığını bilmeli, böylece aidiyet duygusu artar ve her zaman savunduğumuz “amaç birliği” devreye girer. Alın size Zafer Yolu! İKY’nin işletmelerdeki stratejik önemi ise, bireylerdeki yetkinlik düzeyi ile onların aktivite düzeyini orantılı olarak artırmaktır. Hal böyle iken başarı kaçınılmazdır.

Ardından merakla beklediğim oturum geldi. Hay Group Türkiye Genel Müdür’ü Sylvia DeVoge’un İK Trendleri sunumunu dinlemek inanılmazdı. İK iş profesyonelinin günümüzde değişime uğradığını ve layıkıyla yerine getirilirse bu terimin İK iş ortağı (HRBP) terimi olarak kullanıldığını öğrendim. Aradaki farklar ise, İK iş ortağı sadece para kazandırmak için yoktur; öncelikli amacı *değer yaratmak, *iş empatisi kurmak (yetenek yönetimi), *proaktif olmak, *içgörüleri tespit etmek (farkındalık yaratmak) ve *güçlü olana (yönetime) doğruyu söyleyebilmek. Tüm İK’cıların İK iş ortağı olmasını temenni ettiğini belirtmeyi de ihmal etmedi Sylvia Hanım. Ölçülmesi zor olan potansiyeli performansa dönüştürmekse liderlik ve stratejik performans yönetimi ile sağlanıyor. Çünkü araştırmalarla da desteklenmiş ki, başarılı yönetim performansı %80 iyileştirir. İş yöneticilerde ve İK iş ortaklarında bitiyor, bunun için dahil olma, yetkin olma ve ilgili olma bir arada gerçekleşmelidir. İşletmedeki her birim her işe etkin olarak katılmalı, etkileşim halinde çalışarak organizasyonel farkındalığa sahip olmalıdır.

Simon Wilson’un Kolaylaştırıcılık sunumundan aklımda kalanlar ise şöyle; yöneticiler sürece odaklanır, çalışanları dinler, anlar ve yanıt verir, onlara güvenir ve güven verir, teşekkür eder, kendileri ve sorunları ile ilgilenir, yapılacak işin amacını söyleyip yöntemi çalışana bırakırsa bir kolaylaştırıcı olarak çalışanları etkili biçimde yönetebilir. Çünkü Y jenerasyonunun yönetilmesi çok zor, bazen imkansız bir hal alabiliyor. Kolaylaştırıcı olarak onları yönetmek sağlanabilir.

Son olarak, Tom O’Byrne’ın Rakipsiz İK için Kilit Adımlar sunumuna katıldım. Daha çok kendi kurumumuzu değerlendirmemizi sağlayan bu seminer, çalışanların işten ayrılma sebeplerinin kendi şirketimizde neler olabileceğini, işletmemizde yer alan 3 trendi ve İK’da esnekliği-çevikliği artırmak için neler yapmamız gerektiğini düşünmemizi salık verdi. Örnek olarak ise, yeni işe başlayanların daha çabuk işten ayrılma kararı aldıkları, uzun yıllar aynı işyerinde aynı pozisyonda çalışanların işe ilgisizliğinin çok daha fazla arttığını ancak işten ayrılma konusunda biraz daha sabırlı oldukları rakamlarla gösterildi. İK’da esnekliği-çevikliği ölçme unsurlarının ise, bağlılık unsurları, motivasyon düzeyleri, iletişim kanalları, İK süreçlerini/teknolojilerini geliştirme imkanları, ihtiyaçların anlaşılması ve birimlere göre yönetim olabileceği anlatıldı.

Bu öğretici kongreden sonra tüm dinlediklerimi içselleştirmek için bir süre düşündüm ve neden öğrendiklerimi uygulamayalım şeklinde düşünerek İK’ca dönüşüme gitme kararı aldık. Özellikle bizim için önemli olan “Yetenek Yönetimi” konusunda ilk çalışmalarımıza bu sayede başlamış olduk. 2013 Milliyet için olumlu yönde değişim yılı olacak. Biz çalışalım, siz bekleyip görün 🙂 Kısacası kongreden çok memnun ayrıldım, beklediğime değmiş gerçekten. Umarım seneye daha tecrübeli bir İK’cı olarak tekrar katılırım Per-Yön Kongresine, kim bilir belki de konuşmacı olarak 😉

Yazmak istediğim irili ufaklı o kadar çok konu var ki sevgili okurlarım, en kısa sürede herhangi bir konu ile tekrar karşınızda olmayı çok istiyorum.

Şimdilik hoşçakalın..

Share This:

Kategoriler: İK

2 yorum

Gökhan Yılmaz · 3 Kasım 2012 10:31 tarihinde

Merhaba Cansu hanım
Düşünce ve deneyimlerini bizimle paylaşmaya devam etmeni temenni ederim.:)

Peryon kongresine davetiye kazandığım halde sağlık sorunlarım nedeniyle katılamamıştım.Katılsaydım mutlaka görüşme imkanı bulurduk.
Yazınızda bahsettiğiniz gibi kongre verimli geçti.Birbirinden değerli katılımcılar,görüşler,çözümler gerçekten etkileyici idi.Başarı ve azminden anladığım kadarı ile ileri ki yıllarda bu tip etkinliklere konuşmacı olarak davet edileceksin.

İNANIYORUM

Sevgi ve saygılar

cnserdgn · 4 Kasım 2012 16:24 tarihinde

Keşke katılabilseymişsiniz Gökhan Bey, sizinle orada tanışma fırsatı bulurduk. Bir dahakine artık 🙂 bana olan inancınız için çok teşekkür ederim, umarım hepimizin önü açık olur ve hak ettiğimiz yerlere gelebiliriz.
Değerli yorumlarınız için teşekkürler.

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.